Popüler Yayınlar

19 Ocak 2012 Perşembe

nefret..

bugün bok gibi bir rüyayla uyandım.. iş yerinde sıkıntılar oldu daraldım bunaldım.
en son da az önce eski sevgilimin  facebookuna baktım. kıro gibi hissediyorum kendimi, apaçi oldum resmen. kaç yaşında insanım manyak manyak işler yapıyorum. neden baktım bilmiyorum. kötü bir gün geçirdim saçma sapan rüyalar gördüm ona bağlıyorum. ya da duyarsızlaştım umrumda değil dediğim olayı yani beni aldattığını hala hazmedemiyorum. gebersin yerin dibine girsin mutsuzluktan ölsün istiyorum ama herkese aa umrumda değil tavrı takınıyorum. ortalama gidiyor diyebileceğim bi ilişkim var. onu seviyorum. onunla görüşmeyince yok olcakmışım gibi geliyor. ama şu olayı üzerinden 5 yıl belki daha fazla geçmiş olmasına rağmen unutamıyorum. çok sıradan ama hayallerimi çaldı pislik. insanlara güvensizliğim onun yüzünden. şimdiki birlikte olduğum kişiye hep şüpheyle bakmam onun yüzünden. ilk aşkımdı. pişman olmadım öğrendim bişeyler diyodum ama şu an sadece kendimi kandırmışım diyorum. içimdeki nefret çok büyük nedense. böyle değildim ben gerçekten umursamıyordum. mutlu göründüğü için mi bilmem onun hayatı bana çok güzel süper benmki bok gibi göründü gözüme. haksızlık ediyorum aslında kendime, hayatıma, aşkıma... neyse geçer heralde uyuyup uyanınca.. bi damla su istesen vermem sana o kadar nefret ediyorum senden adi pislik şerefsiz!!!!!! oh bee!!!

16 Ocak 2012 Pazartesi

2-3 kişi;)

10 yılı aşmış dostluklarım var, yaşımı düşünecek olursam müthiş bi başarı :) 5-6 tane değil tabi bunlar o kadar şanslı değilim:) 2-3 tane ama gözüm kapalı güvenirim onlara.. İnsanın mutsuz olduğu zamanlarda destekçisi çok oluyor. Kötümser mi bakıyorum bilmiyorum ama benim hayatım için genelde bu böyle. Kötü bir olay başıma geldiğinde "vah vah, tüh tüh" diyen çok oluyor çevremde. Asıl önemli olan karşımızdakinin başarılarıyla gurur duyabilmek, mutluluğuyla mutlu olabilmek.. Bunu başaran çok az insan var bu hayatta. Olumsuz bir olayda herkes herkesin yanında olabilir, bir konuda gerçek başarı sağladığımızda bizi içinde hiç bir şey olmadan  tebrik eden kişi azdır.. Ya da bir mutluluğumuzda arkamızdan dedikodu yapmadan bizimle mutlu olan kişi çok azdır. Bu sebepten kolay kolay çok mutlu ve depresif olduğum anları paylaşamıyorum insanlarla, yapay geliyor bütün söylenenler, tepkiler. Şu 2-3 kişiyle paylaşsam yeter.. Umarım bu kişilerin sayısı artar hayatımda, o zaman güvenim de artar belki hayata..

12 Ocak 2012 Perşembe

Bitmeyecek Şüphe

Hastalıktan mıdır, dışarıdaki yarım metre kardan mıdır, 2 gündür sosyal ortam görmediğimden midir bilmem çok duygusalım.. Başladım yine her şeyi sorgulamaya.. İlk aklıma gelende her zaman ki gibi ilişkim. Seviyorum onu, vazgeçemeyecek kadar çok sanırım.. Ama hep soru işaretleriyle dolu zihnim. Beraberken her şey mükemmel, ayrıldığımız anda başlıyorum düşünmeye.. Doğru insan mı, mutlu olabilecek miyim, beni üzer mi???  Bir yanıt bulsam kurtulcam da yok ki anasını satıyım bunun yanıtı.. Kimse bilmiyor, artık insanlara danışmaktan da sıkıldım. İki yüzlü çok.. Ayrıl olmaz diyor bazısı, bazısı çok iyi çocuk diyor offff bilmiyorum..
6 ay önce ayrılmıştık, beni bıraktı, terk etmedi ama aramadı sormadı sen beni terk et dedi yani.. 2 hafta dayanabildim tek taraflı yürütmeye ayrıldım sonra.. Ben ayrıldıktan 2 hafta sonra aradı sürekli.. Açmadım.. Hiç bu kadar kırılmamıştım çünkü.. 4 ay dayandım.. Çıktı geldi çalıştığım yere defalarca mesaj, arama.. Çok acı çektim ama tuttum kendimi.. Taa ki dayım ölene kadar.. O kadar zayıftım ki o zaman hayatımda 2. babam dediğim birisini kaybettim. Onu da hala seviyordum, ölücez gidicez dedim, sevdiğim insandan neden ayrı kalayım.. Bi aradığında açtım telefonu tekrar şans verdim.. Sevgilim oldu tekrar, bu sefer daha ilgili, özenli, daha aşık gibi bana.. Ama ya eskisi gibi olursa? ya uzaklaşırsa yine? yıkılmak istemiyorum artık.. Ailemi de aldım karşıma onunla ayrıldıktan sonra, annem barışmamı asla istemedi. Seni çok üzdü mutlu olamazsın, aynısını tekrar yapar dedi. Ama yapamadım ayrılamadım.
İlişkilerde hep daha çok seven bri taraf olur. Biz de kim bilmiyorum. Bazen öyle şeyler yapıyor ki seviyor bu beni diyorum ama hiç dile getirmiyor. Çok nadir seni seviyorum demiştir mesela oysa ben her zaman duymak istiyorum.
Sorumluluk sahibi değil bide ben çalışıyorum o sınavı kazanamadı. Ama çalışmıyor da sınava, ailesi de rahatsız ben de belli de ediyoruz ama umrunda değil dünya derler ya aynen öyle. Sağlık ve mutlulukmuş onun için önemli olan gerisi yalanmış öyle diyor. Öyle tabii ama geleceğimiz olacaksa işi de olması lazım.
Offffff çok bunaldım etrafımda sen ondan iyilerine layıksın diyen bi sürü insan, aklım da sadece o.. Daha iyileri dedikleri daha yakışıklı daha zengin daha bilmem ne.. Doğru çok yakışıklı değil belki zengin de değil umursamazın biri ama seviyorum napayım..Pişman olmaktan çok korkuyorum.. Keşke bilse bu blogu okusa ve anlasa korkularımı..

10 Ocak 2012 Salı

...


Bazen doğru sandığımız şey o kadar da doğru değildir..

kar güzeldir:)

ilköğretim, lise ve üniversite çağımı batının en sıcak şehirlerinden birinde geçirdiğimden midir bilmem şu kar yağışı bana acayip iyi geldi.. 1 saat öğrencilerimle, 1 saat arkadaşlarla 2 saat kar topu oynadık kardan gelin yaptık :) yaşama sevinci doldu içime yeniden.. bi de üstüne tatil oldu. ohhhh:)

oysa sabah çok kötü uyanmıştım.. gece çok zor uyudum ve olmayacak bir saatte uyandım. babamı rüyamda görmeyi dileyerek (dilemek az gelecek, yalvararak) tekrar uyudum. ama göremedim :( çok özledim.. artık dayanılmaz olmaya başladı bu özlem.. neyse..

5 Ocak 2012 Perşembe

öğrencilerimi seviyorumm:))

           Üniversiteyi kazandığımı duyduğum anda çok üzülmüştüm ağlamıştım.. "aa öğretmenlik mi tam kadına göre bir meslek" diyenleri boğmamak için zor tuttum hep kendimi. meslekler kadın erkek mesleği olarak ayırmaya zaten karşıyım. erkekler çok yetenekliymiş gibi bütün zor sayılabilecek meslekleri onlara yakıştırmak, kadınlara ise daha kolay olduğu düşünülen meslekleri yakıştırmak nasıl bir düşüncenin ürünüdür anlayamadım hiç bir zaman. öğretmenliği kolay görenleri de anlayamadım ya neyse..
        Sonuç olarak ben öğretmen olmak istemiyordum, hiç istemedim, hukuktu hayalim.. taa ki göreve başlayana kadar.. şu an o kadar memnunum ki meslek hayatımdan iyi ki öğretmen olmuşum. 17 tane parlayan göz karşılıyor beni her sabah:) karşılıksız seviyorlar sizi.. bir gülümsemeniz yetiyor onların mutlu olmasına, her ne kadar bazen çıldırtsalar da kızamıyorum onlara o kadar masumlar ki:) çok sıradan olucak ama, dünya gerçekten bu kadar kirlenmişken yalan dolanla dolmuşken, hala umut dolu bakışları olan minikleri görmek beni de umutlandırıyor. belki de kimsenin bana veremeyeciği mutluluğu, umudu veriyorlar.. sizi çok seviyorum miniklerim:)

4 Ocak 2012 Çarşamba

gitsem gidemem kalsam kalamam

Karmakarışık bir ilişkinin içindeyim. Olmaz ayrılcam artık yeter lanet olsun diyorum ama yine barışıyoruz. bi sevimlilik bi sempatiklik alıveriyor gönlümü. Sonra yine aynı hatalar yine aynı olaylar. kurduğum cümleler bile aynı.. sözde 2012 çok şeyi değiştircekti burcumu bekleyenler müthiş bir değişimmiş falanmış filanmış. nedense hiçbşey değişmedi ilişki aynı çıkmazda duruyor bende o çıkmaz sokağın dibinde.. sevgilim neresinde? onu bilemiyorum.. ona göre hayat toz pembe ye iç gez eğlen.. sıkıştığında yalan söyle.. ben de takmıcam artık falan diyorum ama en fazla 1 hafta sürüyor. onun umursamazlıı değişmiyor benim haykırışlarım tekrar başlıyor.. aşk boktan bişey..

Bu da geçer ya hu

dervisin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir koye varir... 
karsisina cikan insanlara, kendisine yardim edecek, yemek ve yatacak yer verecek birileri olup olmadigini sorar...
koyluler, dervis'e, kendilerinin de fakir olduklarini,evlerinin kucuk oldugunu soylerler ve sakir diye birinin ciftligini tarif edip,oraya gitmesini salik verirler... dervis yola koyulur, yolda birkac koyluye daha rastlar... 
onlarin anlattiklarindan, sakir'in, o yorenin en zengin kisilerinden biri oldugunu ogrenir... bolgedeki ikinci zengin ise, haddad isimli bir baska ciftlik sahibidir... dervis, sakir'in ciftligine varir... cok iyi karsilanir... 
iyi misafir edilir, yer, icer ve dinlenir... sakir de, ailesi de hem misafirperver hem de gonulleri zengin insanlardir... sonra tekrar yola koyulma zamani gelir ve dervis sakir'e ve ailesine tesekkur ederken, "boyle zengin bir insan oldugun icin hep sukret." der... sakir'den ise soyle bir yanit alir: "hicbir sey oldugu gibi kalmaz... bazen gorunen, gercegin kendisi degildir... bu da gecer...". 
dervis, sakir'in ciftliginden ayrildiktan sonra, bu yanit uzerine uzun uzun dusunur... aradan birkac yil gectikten sonra, dervis'in yolu yine ayni yoreye duser... sakir' e ugrayip, ziyaret etmek ister... 
yolda karsilastigi koylulerle konusurken, koyluler:"haaaa o sakir mi?.. o iyice fakirledi, simdi haddad'in yaninda calisiyor..." derler. dervis, hemen haddad'in ciftligine gider... sakir'i bulur... eski dostu yaslanmistir... uzerinde eski pusku giysiler vardir... gecen sure icindeki bir sel felaketinde butun sigirlari telef olmus, evi barki yikilmistir...topraklari da islenemez hale geldigi icin, tek care olarak, selden hic zarar gormemis ve biraz daha zenginlesmis olan haddad'in yaninda calismak zorunda kalmistir... bu sure zarfinda sakir ve ailesi, haddad'a hizmetkarlik yapmaktadirlar... sakir, dervis'i, bu kez son derece mutevazi olan evinde misafir eder... kit kanaat yemegini onunla paylasir... 
dervis, vedalasirken, sakir'e olup bitenlerden ne kadar cok uzgun oldugunu soyler ve sakir'den su yaniti alir: "uzulme... unutma, bu da gecer..." dervis, gezmeye devam eder ve aradan uzun yillar gectikten sonra, yolu yine ayni bolgeye duser... ogrendiklerinden saskina doner... bir sure once olen haddad, ailesi olmadigindan, butun varini yogunu, en sadik hizmetkari ve eski dostu sakir'e birakmistir... sakir, haddad'in konaginda oturmaktadir... kocaman arazileri ve binlerce sigiri ile yine o yorenin en zengin insani olmustur... dervis, eski dostunu iyi gordugu icin ne kadar cok sevindigini dile getirdiginde yine ayni yaniti alir: "bu da gecer..." 
birkac yil sonra dervis yine sakir'i arar... ona bir tepe gosterirler... tepede sakir'in mezari vardir ve mezar tasinda soyle yazmaktadir: "bu da gecer". 
dervis, uzgun bir sekilde, "allah allah, olumun nesi gececek?" diye dusunur ve gider... 
ertesi yil, dervis, sakir'in mezarini ziyaret etmek icin geri doner ama ortaliklarda mezar falan kalmamistir... buyuk bir sel gelmis, butun tepeyi silmis supurmus ve sakir'in mezarindan geriye hic eser kalmamistir... 
o yillarda, ulkenin sultani, kendisi icin cok degisik bir yuzuk yapilmasini ister... bu oyle bir yuzuk olacaktir ki, sultan mutsuz oldugunda umudunu tazeleyecek, mutlu oldugunda da, mutlulugun rehavetine kendini kaptirmasini, tembellige dusmesini onleyecektir... 
hic kimse, sultani tatmin edecek boyle bir yuzuk yapmayi basaramaz... sultanin adamlari bir gun bilge dervis'i bulurlar, yardim isterler... sultan yuzuge fena halde takmistir... 
dervis, sultanin kuyumcusuna hitaben bir mektup yazar... 
kisa bir sure sonra, yuzuk sultana sunulur... sultan onceleri hicbir anlam veremez; cunku, son derece sade bir yuzuktur bu... sonra uzerindeki yaziya takilir gozu... uzerinde biraz dusunur ve yuzu aydinlanir... 
buyuk bir mutluluk isigi parlar gozlerinde... sonunda tam da istedigi gibi bir yuzugu olmustur... 
yuzugun uzerindeki yazi mi? 

su yazilidir yuzugun uzerinde: "bu da gecer"..






Hayatımda tek dayanağındığım cümledir bu diyebilirim. Neler geldi geçti.. En önemlisi de hepsi geçti.. Yaşadığım her olayda bu cümle gelir aklıma.. Bu da geçer her şey geçer.. Herşey geçip giderken bizden de çok şey götürüyor malesef..